Potsdam’da bir Empresyonist: Monet
Barberini Müzesi bundan birkaç yıl evvel Potsdam’da kapılarını açtığında başkentin sanatseverleri için büyülü bir yer olacağının ipuçlarını bolca vermişti. Liebermann, Munch, Nolde, Kandinsky gibi ustaların eserlerinin sergilendiği „Klassiker der Moderne“ sergisi ile ziyaretçilerini karşılayan müzede ikinci sergi „Impressionismus. Die Kunst der Landschaft“ başlığı altında düzenlendi ve bu kez Monet, Caillebotte gibi empresyonistlerin en bilinen tabloları sanatseverlerle buluştu. Bu sergileri daha sonra müze kapısında uzayıp giden kuyruklardan da anlaşılacağı gibi başka ses getiren sergiler izledi.
Bu yılın en önemli sanat olaylarından biri 22 Şubat 2020 tarihinde açılan ve açıldığı günden beri çok büyük ilgi gören „Claude Monet, Yerler“ (Caude Monet: Orte) sergisi oldu. Ancak ne yazık ki bu sergi dünyayı kasıp kavuran Covid 19 salgınına denk geldi. Pandeminin Berlin’e gelmesiyle sergi açıldıktan kısa bir süre sonra kapandı ve 100’den fazla eserin görülebileceği bu sergi iki aya yakın kapalı kaldı. Monet hayranlarının heyecanla beklediği ikinci açılış mayıs ayında gerçekleşti ve ziyaret süresi hijyen kurallarına riayet etmek ve önceden randevu almak koşuluyla 19 Temmuz 2020 tarihine kadar uzatıldı. Müzenin üç katında sergilenen tablolar arasında kuşkusuz en ilgi çekenleri, Monet’in hayatının son yıllarını geçirdigi Giverny’de bahçesini, küçük köprüsünü ve nilüfer çiçeklerini resmettiği tabloları. Sergide Barberini Müzesinin kurucusu Hasso Plattners’in özel koleksiyonundaki eserlerin dışında, başta Denver Art Museum olmak üzere uluslararası birçok müze ve özel koleksiyonlardan gelen eserler de görülebiliyor.[1]
Monet tuvalini ve boyalarını atölye duvarlarının dışına taşıyan ilk ressamlardan biriydi ve üstelik seyahat etmeyi çok severdi. Gittiği her yere resim malzemelerini de taşıyan Monet’in gezdiği ve/veya yaşadığı birçok yerde yaptığı tablolar ilk kez bu kontekste bir araya getiriliyor ve izleyiciye kronolojik olarak Monet’in eserleri yaşadığı/gezdiği yerler ile beraber tanıtılıyor.[2] Eserleri incelerken bir yandan onu bu denli etkilemiş ve ilham vermiş şehirleri, köyleri veya doğayı tanıyor, bir yandan da ressamın bulunduğu ortamla nasıl bir iletişim içinde olduğunu, buralardaki ilham kaynaklarını ve elbette hep bir önceki/sonraki eseri ile kıyaslayarak nasıl bir gelişim süreci yaşadığını da anlamaya çalışıyorsunuz. Monet’in olağanüstü ustalığı sizi de o seyretmeye doyamadığınız tablonun bir parçası yapıyor, neredeyse resmettiği her detayı görüyor, hissediyor ve adeta Monet o anı tuvaline aktarırken siz de ressamın yanı başında onu izliyorsunuz.[3]
14 Kasım 1840 tarihinde Paris’de dünyaya gelen Oscar Claude Monet 20 Mayıs 1841 günü vaftiz edildi. Eğitimiyle öncelikle annesi ilgilendi. Ailesi 1845 yılında babasının işleri dolayısıyla Paris’ten La Havre kentine taşındı. Burada önce özel bir ilkokulda eğitim aldı, daha sonra Le Havre lisesine devam etti. İlk resim derslerini de okulda aldı. Disiplinden hoşlanmayan, dört duvara hapsedilmekten rahatsız olan ve başına buyruk bir çocuk idi. 1857 yılında annesini kaybetti. Bu onun yaşadığı ilk büyük travmaydı. Henüz 17 yaşındaydı ve ilk yaptığı iş okulu bırakmak oldu. Ölen annesinin yerini halası aldı ve resim derslerine devam etmesini sağladı. Okuldayken çizdiği karikatürler çok beğenilmiş ve bu nedenle çoğunu arkadaşlarına hediye etmişti. Yine benzer karikatürler çizmeye başladı ve bu sayede az da olsa para kazandı. Doğayı resmetmeye başlaması tesadüfen tanıştığı Ressam Eugéne Boudin sayesinde oldu. Boudin onun çizgilerini çok beğenmişti ve yeni şeyler denemesi için onu ikna etti. Nitekim Boudin‘in etkisiyle peyzaj çalışmaya başladı. Monet daha sonraki yıllarda onu gerçek ressam yapanın Boudin olduğunu söyleyecektir. Açık havadaki ilk çalışmalarını Normandiya’da yaptı. Kuzey Fransa’da yer alan bu bölge 19. yüzyılın ortalarından itibaren sevilen bir sayfiye yeri haline gelmişti. Burada çok sayıda sahil ve liman manzarasını tuvale aktardı. Normandiya’dan başka ona ilham veren bir başka yer Paris’in güneydoğusunda yer alan Fontainebleau idi. Bu dönemde yaptığı tablolardan biri ile 1858 yılında La Havre da açılan bir sergiye katıldı. Bundan sonra Paris’de resim eğitimi alabilmek için uğraşacaktı. Yaptığı burs başvurularının ret edilmesine rağmen Paris’e gitti, orada birçok önemli ressamla tanıştı ve onlardan feyz aldı.
Monet neye yeteneğini olduğunu çabuk keşfetmişti. Aynı zamanda diğer ressamların eserlerini de inceliyor ve onlardan aldığı ilhamla yeni şeyler denemekten de çekinmiyordu. Modern Paris’e hayran oldu. Tren istasyonlarından Sen nehrindeki gemilere, birçok şehir enstantanesi resmetti. Claude Monet Fransa’nın 19. Yüzyılın ikinci yarısında demir ağlarla örülmesini ve bununla beraber artan burjuva mobilitesi ve gelişen turizmini de takip etti. Mevsime, güne, saate, havaya göre değişen ışıktan etkilenen farklı coğrafyaları, farklı topoğrafyaları ve elbette hazır alıcısı olan sevilen turistik destinasyonları resmetti. Onun izlenimlerini tuvale aktardığı bölgeler sadece Sen nehrine kıyısı olan köyler Argenteuil, Vétheuil ve Giverny değildi, yolu Londra ve Venedik gibi büyük şehirlere de düşecekti.
1861 yılında yedi yıl sürecek askerlik görevine çağırıldı. Askerdeyken bir yıl sonra tifüse yakalandı ve La Havre‘a döndü. Halası askerlikten muaf olması için gereken parayı temin edince Monet resim çalışmalarına dönebildi. Sonraki yıllarda çalışmalarını Charles Gleyre’nin Paris’de bulunan atölyesinde sürdürdü, yine Normandiya’ya giderek manzara resimleri yapmaya devam etti. Paris’ten 1870 yılında ayrıldı. Aynı yıl uzun zamandır sevgilisi olan modeli Camille Doncieux ile evlendi ve balayını geçirmek için bir sahil kenti olan Trouville’e gitti. Buradan Londra’ya geçti, böylece 1871/72 yılları arasında yapılan Fransız/Alman savaşından kaçmayı başardı. Aylarca kaldığı Londra’dan babasının ölümü üzerine döndü. Monet daha sonra pek çok kez Londra’ya gidecek ve Charing Cross ve Waterloo Bridge gibi Londra’nın sembolü sayılan yerleri ve elbette Londra’nın o meşhur sisli halini de seri halde resmedecekti.
Monet Londra dönüşü önce Hollanda’ya gitti. Amsterdam yakınlarındaki 12.000 nüfuslu Zaandam şehrinde dört ay kaldı ve burada tam 24 tablo yaptı. Hollanda’ya özgü yel değirmenlerini ve limanı resmetti. Daha sonra ailesi ile beraber Argenteuil’e yerleşti. Paris’in bu pitoresk banliyösü Monet için oldukça ilham vericiydi; sahilde yürüyenleri ve yelkenlileri resmetti. 1874 yılında katıldığı bir sergide La Havre’da yaptığı „Impression-Güneşin doğuşu“ adını verdiği bir tablosunu sergiledi. Sergi bu tablonun isminden hareketle basın tarafından „Empresyonistler Sergisi“ olarak adlandırıldı. Bundan iki yıl sonra aynı isimle açılan yeni bir sergide Monet başka birçok tablosunu daha sergileyecek ve Empresyonizmin Fransa’nın en önemli avangart sanat akımı olmasına katkıda bulunacaktı.
1878 yılında ikinci oğlu doğdu. Aynı yıl ailesiyle beraber Paris’in kuzeybatısında ve şehirden 65 km uzakta, Sen nehri kenarındaki küçük bir köye, Vétheuil’e taşındı. Burada henüz 32 yaşındaki genç karısını kaybetti. 1880’lerin başında Giverny’e taşındı. Renoir ile beraber 1883 yılında Riviera’ya gitti. Daha sonra Hollanda, Bretagne, Cote d’Azur ve Londra’ya seyahat etti. 1890 yılında Giverny’deki evi satın aldı ve iki yıl sonra 1881 yılından beri beraber oturduğu Alice Hoschedé ile evlendi. Evinin bahçesini Uzakdoğu bahçelerinden esinlenerek ginkgo, bambu ve Asya’ya özgü meyve ağaçlarıyla donattı ve bir gölet yaptırdı. Göletin üzerindeki küçük köprü, Japon ağaç baskı eserlerde sıklıkla görülen köprülere benzediğinden „Japon köprüsü” olarak anılıyordu. Monet bahçesinin bakımı için profesyonel bahçıvanlardan destek aldı. Bahçenin peyzajı o kadar güzeldi ki dönemin eleştirmenleri burayı başlı başına bir sanat yapıtı olarak değerlendiriyorlardı.1899 yılından itibaren bir çok kereler Londra‘ya ve Madrid’e 1908 de son kez Venedik‘e gitti. Venedik Monet’in resimlediği son şehir oldu. On hafta kaldı ve yaklaşık 37 tablo yaptı. 1911 de ikinci eşi Alice’i kaybetti. Gittikçe görme yetisini yitiren Monet 1926 yılında Giverny’de hayata gözlerini kapadı. Monet son döneminde en çok Giverny’deki evinin bahçesinin ortasına yaptırdığı ve onlarca egzotik çiçekle donattığı göleti ve nilüfer çiçeklerini resmetti ve bu şekilde yaklaşık 250 adet eser yarattı.
Kaynaklar
D. Wildenstein, Monet. Der Triumph des Impressionismus (Köln 2019)
A. Daneo – C. Heinrich – M. Philipp – O. Westheider (Hrsg.), Monet. Orte, Ausstellungskatalog Museum Barberini (München 2020)
Link:
https://www.museum-barberini.com/monet/ (31.05.2020)
[1] Barberini Müzesinin web sitesinde sıralanmakta olan müzeler: Musée d’Orsay ve Musée Marmottan Monet (Paris); National Gallery (Londra); Museo Nacional Thyssen-Bornemisza (Madrid); Metropolitan Museum of Art (New York); National Gallery of Art (Washington, D. C); Hammer Museum (Los Angeles); National Museum of Western Art (Tokio); National Gallery of Australia (Canberra).
[2] Sergide Monet’in eserlerini yarattığı yerler: Normandiya/Fontainebleau – Paris – Argenteuil – Sen nehri kıyıları – Londra – Vétheuil – Zaandam – Giverny – Riviera – Atlantik – Venedik – Giverny/Monet’in bahçesi.
[3] Müze twitter, youtube, face book gibi sosyal medya kanallarından sergi ile ilgili pekçok bilgi ve film paylaşıyor. Sergiyi göremeseniz de bu kanallardan eserleri görebilir, Monet hakkında pek çok ayrıntıya ulaşabilirsiniz.